Beslenme piramidi 5 ana besin grubunu içerir. Piramit en altta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken karbonhidratlarla başlar ve daha az tüketilmesi gereken gıdalara doğru gider. Bu besin grupları karbonhidratlar, mineraller, proteinler, yağ ve şekerdir.Beslenme piramidi gıdaların doğru seçimi için rehberiniz olmalıdır.
Karbonhidratlar:Alt grupta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken gıdalardır. Karbonhidratlar pirinç, bulgur, makarna gibi tahıllardır.
Mineraller:Beslenme rejiminde bulunması gereken unsurlardan önemli bir grup da madenlerdir. Canlı varlıkların can taşıdıkları için kainat deposundan ödünç aldıkları maddeler arasında madenler de vardır. Soydum, potasyum, kalsiyum, demir, çinko, magnezyum gibi madenlerin şimdilik adlarını vermekle yetinelim. Sodyumun önemini bilmeyen yoktur. Sodyum klorür (sofra tuzu) büyük önem taşıdığından, yemeklere katılmış ve insan beslenmesinin önemli katkı maddesi olmuştur. Tuzuz kalan hayvanların ahır duvarlarını yaladıkları söylenir. Vücudun suyla birlikte %96'sını organik maddeler (karbonhidrat, yağ, protein) oluşturur. Geriye kalan kısım, inorganik (gayri uzvi, anorganik maddeler olan madenlerdir. Anorganik maddelerin diğer bir adı da kül elementleridir.Bir kemiği ateşte yakarsak kemiğin su kısmı uçar, hücre proteinleri, destek dokusu, periost yanar. Geriye kalan külde kalsiyum ve fosfor başta olmak üzere madenler bulunur. Şimdiki bilgililerimize göre, insan organizmasının 14 madene ihtiyacı vardır. Kalsiyum, fosfor, sodyum, klor, potasyum, magnezyum, kükürt gibi madenler organizmada diğerlerine oranla daha fazla bulunur. Bu madenler dışında organizmanın ağırlığının on binde beşinin (% 05) daha altında bulunan madenler de vardır. Bu madenlere eser elementler denir. Bunlar demir, iyod, manganez, bakır, çinko, kobalt ve fluor'dur. Organizmada fazla bulunan ilk gruba makro mineraller adı verilir. (makro = büyük ). Saydığımız 14 elemen dışında selenium, molibden, krom da insan beslenmesinde önemli olsa gerektir.
Madenler (mineraller) vücudun kemik ve dişler gibi sert dokularında destek oldukları gibi, yumuşak dokuların da bileşimine girerler. Bazı hormonların bileşiminde madenler vardır. Tiroksin adı verilen tiroid hormonunun bileşiminde iyod bulunması gibi. Organizmada canlılığın sürüp gitmesi için asit baz dengesinin düzenli olması gerekir. Madenlerin asit baz dengesinde de önemli rolleri vardır. Su dengesinde, sinirler iletinin (nakliyat) sağlanmasında, enzim adı verilen mayaların aktif hala gelmesinde yine madenler rol oynar. Sağlıklı yaşam için gereklidir. Mineraller (kalsiyum, bakır, iyot, demir, çinko vb.) sebze ve meyvelerde bulunur, hücre korunması ve sağlıklı diş, kemik, cilt yapısı için önemlidir. Mineraller ayrıca kalp ritmi, kan basıncı, vücuttaki sıvı dengesi gibi daha birçok düzenleyici fonksiyonlarda rol oynar.
Proteinler: Vücut fonksiyonlarının sürüp gitmesi, canlıların üreyip çoğalması, vücut yapıtaşlarının sağlanması proteinlere bağlıdır. Protein eksikliği, yalnız enerji eksikliği demek değildir. Eneri yalnızca karbonhidratla hesaplanıp sağlanır. Protein ihmal edilirse, yine beslenme hastalıkları ortaya çıkar. Proteinler, karbon, hidrojen ve oksijenin yanı sıra azot da içeren maddelerdir. Karbonhidrat ve yağlar ise, karbon, oksijen ve hidrojen içerirler. Azot ihtiva etmek, proteinlerin ayırıcı özelliğidir. Protein molekülü diğer besin maddelerinden daha ağırdır. Büyük molekül yapısında olan proteinler, vücuttaki zarlardan kolay kolay geçemezler. Hücre içi sıvısında, kanda, vb. kalır ve bu sıvıların yoğunluğunu sağlarlar. Hücre içi sıvısında, damar içindeki kanda proteinlerin bulunması, dış ortama su kaçmasının önlenmesi demektir. Vücutta protein azalırsa, sıvı gücünü önleyen bir madde azalmış olacağından "açlık ödemleri" yani proteinsizliğe bağlı vücut şişmeleri ortaya çıkar. Çünkü vücut suyu hücre içinden veya damar içinden dış ortama, hücreler arasına kaymaya başlar. Proteinlerin temel taşı amino asitlerdir. Amino asitlerin birbirine bağlanması proteinleri oluşturur. Herhangi bir amino asiti insan vücudu kendisi sentez edemiyorsa, bu amino asitin beslenme şeklinde dış ortamdan sağlanması gereklidir. Erişkin bir insan için besinlerde 9 amino asitin bulunması gerekir. Bu amino asitlere esansiyel amino asitler adı verilir. Hisitidin, metionin, fenilalainin, lösin, treonin, valin, lizin, izolösin, triptofan olmak üzere 9 amino asidin dışardan alınması gerekir. Bunlara yarı esansiyel olan sistin ve tirozin'ide katarsak, on bir amino asidin besin rejiminde bulunması şarttır. Bu konu proteinlerin kalitesi konusunu anlamamıza yardımcı olur. Eğer amono asitler arasında gereksinme bakımından bu farklılık olmasaydı, hayvansal proteinlerle bitkisel proteinleri birbirine tamamen eşit sayabilecektik. Bitkisel proteinlerin tam anlamıyla yeterli sayılmama sebebi, hayvansal protein almakla, esansiyel amono asit ihtiyacının daha iyi karşılanabilmesidir.Vücudun en etkili kalori yakıcı bölümü olan kas dokusunu güçlendirmek açısından çok önemlidir. Protein ette, süt ürünlerinde ve daha az olarak hububat ürünlerinde bulunmaktadır.
Yağ-şeker: Karbonhidratlardan sonra önemli enerji kaynağı olarak yağlar gelir. Aslında yağlar karbonhidratlardan daha çok enerji sağlarlar. Karbonhidratlardan sonra gelirler dememizdeki sebebi, gıda rejiminde karbonhidratların biraz daha fazla yer tutmasıdır. Öbür türlü söylersek, yağlar beslenme rejiminde karbonhidratlardan ağırlıkça daha az yer tutarlar. Buna rağmen, bir gram yağın verdiği enerji, bir gram karbonhidratın verdiği enerjiden çok olduğundan, yağlardan alınan günlük enerji, karbonhidratlardan alınan enerji miktarına çok yakındır. Karbonhidratlardan söz ederken, vücut çatısında önemleri yoktur demiştik. Yağlar ise, yedek enerji kaynağı ve hücre içi yağı olarak vücutta depolanmış halde bulunurlar. Hem depolanmış enerji kaynağı olur, hem de dokular arası boşluklarda bir tür destek görevi yapabilirler. Yağların beslenme rejiminde bulunmaları, yalnız enerji kaynağı sağlamaları yönünden önemli olmayıp, yağda eriyen vitaminlerin vücuda girebilmeleri açısından da gereklidir. Suda eriyen vitaminler, su ve besinlerle bağırsaktan emildikleri halde, suda erimeyen ancak yağda eriyen vitaminler, yağ hazmı olmazsa, bağırsaktan kana geçemezler. Karbonhidratların bitkiler tarafından sentez edildiklerini söylemiştik. Yağlar da bitkisel veya hayvansal olurlar. Ayçiçeği yağı, zeytin yağı, soya yağı, bitkisel yağlara örnektir. Sütten elde edilen yağlar, içyağı, balıkyağı ya da hayvansal yağlar örnek verilebilir. Yağ grubuna, mesela yumurta sarısında bol miktarda bulunan kolesterol, lesitin gibi maddeler de girer. Bir marul yaprağı da, zeytin de bitkisel besindir. Marul veya salatalık yaprağında sadece karbonhidrat ve selüloz bulunduğu halde, zeytinde karbonhidrat da yağ da vardır. Soya fasulyesinde ise hem karbonhidrat hem yağ, hem protein bulunur. Demek ki bitkiler sadece karbonhidrat kaynağıdır şeklinde yanlış bir kanıya sahip olmamak gerekir. Bitkisel karbonhidrat, yağ ve protein kaynağı olabilirler. Et, protein ve yağ kaynağıdır. Süt ise hem yağ, hem protein, hem de süt şekeri (laktoz) kaynağıdır. Bu sebeple insan ve hayvanların yavruları, tek taraflı ve dengesiz beslenme tehlikesi olmadan sütle beslenebilir. Yağ ve şeker, çok az tüketilmesi gereken gıdalardır fakat A, D, E ve K vitaminleri gibi vücudumuz için önemli vitaminleri taşıma görevi yaptıklarından dolayı sağlığımız için yenilmesi de çok önemlidir. Sıvı ve katı yağlar, şeker ve tatlılar bu grupta yer alır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.