Isırgan, yol ve bahçe kenarlarında görülen genellikle ilkbahar aylarında yeşil olarak kalan, temas edildiğinde yakıcı özelliği olan bir bitkidir.
Isırgan adı Urtica türlerine verilen genel bir ad olmakla birlikte dünya üzerinde 500'e yakın ısırgan türü bulunmaktadır. Avrupa, Asya, Afrika, Avustralya ve Güney Amerika gibi geniş bir coğrafyada yetişen ısırganın ülkemizde 5 türü bulunmaktadır. Genç dalları bir ayırım yapılmadan sebze olarak kullanılan bu bitki, halk dilinde cızgan, dala diken, dalagan, gidişgen gibi çeşitli yöresel isimlerle de bilinmektedir.
Türkiye'de en çok tanınan üç ısırgan türü, büyük ısırgan, kara ısırgan ve küçük ısırgan olarak adlandırılır.
Acı ısırgan da denilen büyük ısırgan (Urtica dioica L.) 30-150 cm boyunda ve çok yıllık bir türdür. Kara ısırgan (U. pilulifera L.) ise 30-100 cm boyunda ve tek yıllık bir türdür. Tohumları aktarlarda ısırgan tohumu veya kara ısırgan tohumu adı altında satılmakta ve çeşitli hastalıkların tedavide kullanılmaktadır. Tatlı ısırgan da denilen küçük ısırgan (U. urens L.) 10-60 cm boyunda ve yine tek yıllık bir türdür.
Isırganlar boyu 150 cm'ye kadar ulaşabilen ve temas edildiğinde yakıcı özelliği olan, tek veya çok yıllık otsu bitkilerdir. Gövdesi dört köşeli ve yakıcı sıvıyı içeren kıl görünümlü borucuklarla kaplıdır. Tohumla veya kök parçaları ile çoğalmaktadır. Bahar sonlarına doğru çiçeklenen bitkiler Ağustos-Eylül aylarında tohum oluşturmaktadır. Sonbahar sonu yapraklarının dökülmesi ile kök parçaları toprak altından çıkartılıp parçalanarak çoğaltmada kullanılabilir.
Latince adı Urtica dioica, yakan anlamına gelen uro (bitkinin üzeri dokununca yakan ince tüylerle kaplı olduğundan) ve iki ev anlamına gelen dioica (bitki genellikle erkek veya dişi olarak iki çeşit çiçek verir) kelimelerinden türemiştir. Geçmişte bitkinin sert liflerden oluşmuş gövdeleri kumaş üretiminde kullanılmıştır. Bronz çağında bu şekilde kullanıldığına dair kalıntılar Danimarka'da bulunmuştur.
Isırgan antik çağlardan bu yana tedavi edici bir bitki olarak kullanılmaktadır. Bilinen bir yan etkisi yoktur. Yunan bilgin Dioskorides ve Galen ısırganın idrar söktürücü ve ishal yapıcı etkilerinden ve astım, plörezi (zatülcem) ve karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanımından bahsetmişlerdir. Yine Romalı tabiat bilgini Pliny hemostatik (vücut dengeleyici) özelliklerini rapor etmiştir. Üçüncü yüzyıl hekimleri ısırgan çayını yılan sokmalarına ve akrep ısırmalarına karşı tavsiye ediyorlardı. Bu dönemde bazı bitkisel kaynaklı zehirlenmelerde de ısırgan tedavi edici olarak kullanılıyordu. Romalı askerler soğuk bölgelerde ısırganları vücutlarına temas ettirerek ısınma amacıy-la kullanmışlardır.
Geleneksel Afrika tıbbında burun kanamalarında enfiye şeklinde, aybaşı ve iç kanamaların tedavisinde, yanıklarda kullanılmıştır. Hindistan'da uterin (rahim) kanamalarında, cilt döküntülerinde, egzamalarda ve burun kanamalarında kullanılmaktadır. Kuzey Amerika yerlileri antiromatizmal, doğumda yardımcı ve annelerde süt arttırıcı olarak kullanmışlardır. Erken dönemde Avrupalı herbalistler ısırgan çayını öksürük ve tüberküloz için tavsiye etmişler ve burun kanamalarında kullanmışlardır.
Geleneksel halk reçetelerinde ısırgan; basur, romatizma ve sindirim bozukluklarında kullanılmaktadır. Bu amaçla bitki kaynatılarak çay şeklinde içilmekte ya da kavrulmuş bitkiler kahve gibi değerlendirilmektedir. Tohumları biraz bal ve su ile kaynatılarak balgam söktürücü olarak kullanılmaktadır. Tansiyon düşürücü etkileri de yüzyıllardan beri bilinmektedir. Yine kaynatılmış suyu tansiyon ve idrar zorluğu problemlerinde tavsiye edilmektedir. Nitekim Almanya'da ısırgan için diüretik etkisinden dolayı tıbbi çay lisansı verilmiştir. Yapma ilaçlarda romatizmal şikayetlerin azaltılması ve altüriner sistemin iltihaplı hastalıklarının tedavisi için kullanılmaktadır. Ayrıca Alman hemopati uzmanları ısırganı kurdeşen, uçuk, egzama, aşırı duyarlılık reaksiyonlarında kullanmaktadırlar.
Isırganlar histamin serotonin ve asetil kolin gibi aminleri, formik asit, flavonoidler, uçucu yağlar, tanen, salisilik asit, vitamin A ve C ve musilaj içerirler. Bitkinin yakıcı etkisi histamin ve formik asitten kaynaklanmaktadır. Isırgan yaprakları yüksek miktarlarda C vitamini içermektedir. Özellikle potasyum, demir ve kalsiyum içeriği çok yüksektir.
Erzurum koşullarında yapılan bir çalışmada küçük ısırganın (Urtica urens L.) bazı mikro ve makro mineral madde içerikleri belirlenmiştir. Bu çalışmada dikkati çeken bir husus, ıspanağa göre ısırganın, kemik gelişimi ve kaslar için çok önemli olan kalsiyumu yüksek miktarlarda içermesidir.
Taze olduğu dönemlerde sürgünlerini pazarlarda bulmak mümkündür. Çok taze sürgünlerinde ve kurutulmuş bitkilerde yakıcı-dalayıcı etkiler görülmez. Yapraklarının yakıcı etkisi yapraklar haşlandığında tamamen kaybolur ve çok besleyici bir yiyecek haline gelir. Salata şeklinde kullanımı çok yaygındır. Ispanak gibi pişirilerek yağda kavrulur sade ya da yumurta ile birlikte tüketilir. Yoğurtla servis de yapılmaktadır. Bu şekilde hazırlanan yemeğine borana veya borani denir.
Çay şeklinde, demlenmiş ve aşırı demlenmiş olarak, şampuan ve esans şeklinde kullanımları vardır. En önemli özelliği idrar söktürücü (diüretik) olmasıdır. Bitkinin genel olarak, yara iyileştirici, müshil, antiseptik, antitümör, yorgunluk, kan şekerini düşürücü, sperm artırıcı, damar genişletici, idrar söktürücü, kansızlığa, egzamaya, prostat problemlerine, kansere, enfeksiyonlara ve yaşlanmaya karşı gibi birçok etkileri bulunmaktadır.
Isırganın arterit ve romatizma gibi kronik enflamatuar hastalıkların tedavisi konusundaki etkisi günümüzde de kabul edilmektedir. Yapılan bir takım klinik çalışmalar ağrı ve eklem sertliklerini giderdiğini ve klasik antienflamatuar ilaçların etkisini arttırdığını kanıtlanmıştır.
Bilinen diğer bazı etkileri ve kullanım alanları:
Diüretik etkisinden dolayı yüksek tansiyonu düşürebilir.
Akupunktur tedavisinin etkisini arttırabilir.
Isırgan kökleri ile hazırlanan preperatlar prostat hipertrofisi (büyümesi) ve diğer prostat hastalıklarında etkilidir. Isırgan, prostat büyümesinde etkin rol oynayan 5-alpha reductase enzimini frenleyerek etkili olmaktadır. Hafif bir afrodizyak etki de bildirilmiştir.
Idrar yolu enfeksiyonlarında ve saman nezlesinde etkilidir. ABD'de saman nezlesine karşı kapsülleri üretilmiş ve eczanelerde satılmaktadır.
Saçları güçlendirir, canlı ve parlak bir görünüm kazanmasını sağlar ve kepeği önler. Bu amaçla 19. yüzyıldan beri kullanılmaktadır. Bu etkileri sağlamak için 4-5 gram kuru ısırgan, kaynamakta olan 750 ml suya katılır ve dört dakika daha kaynatılır. Soğutulan süzüntü, temizce yıkanmış saçlara sürülür ve yarım saat bekletilir ve daha sonra su ile yıkanılır.
Pankreas bezini uyarıcı etkileri nedeniyle kan şekerini düşürür.
Içermiş olduğu mineral maddeler ve besleyici özellikleri ile yaraların iyileşmesinde vücudu kuvvetlendirici bir rol oynar. Kıl dönmesi probleminde bitkilerin kaynatılarak elde edilmiş lapa şeklindeki kürleri bir tülbende sarılarak yaranın üzerine konur. Bu işlem yara iyileşene kadar haftada 2-3 kez tekrarlanabilir.
Ebegümeci ile birlikte kullanıldığında akciğer kanserinde tedavi oranını %3'lere kadar çıkarabilmektedir.
Hemen herkes tarafından yakıcı özelliği bilinen ısırgan, yukarıda da belirtildiği gibi sağlık ve beslenme açısından çok önemli bir bitki türüdür. Herhangi bir rahatsızlığa bağlı olmadan yılda birkaç kez kullanımının yanında salatalardan eksik edilmeyen ısırgan vücutta ve organlarda temizlenmeyi ve yukarıda belirtilen hastalıklara karşı da korunmayı sağlar.
Kaynaklar - Turan M, Kordali S, Zengin H, Dursun A, Sezen Y, (2003) Macro and Micro Concent of Some Wild Edible Leaves Consumed in Eastern Anatolia. Acta Agric. Scand., Sect. B, Soil and Plant Sci. 53, 129-137. - Demirhan Erdemir A (2002) Şifalı Bitkiler Doğal Ilaçlarla Geleneksel Tedaviler. Alfa Yayınları: 928 Dizi No: 17, Istanbul. - Saraçoğlu IA, 2003. Bitkilerdeki Sağlık Mucizesi. Antalya. - Castleman M, (2001) The New Healing Herbs. Rodela Ins. USA. - Ekoloji Magazin
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.