Mahalleye kurulan semt pazarındaki hanım satıcılarla zamanla aramızda gelişen dostluk neticesinde bazen öğle yemeklerine konuk oluyoruz. O kadar ısrarla ve içten, mütevazı sofralarından ikramları oluyor ki reddedersem kırılacaklarını biliyorum.

Pazardan yaptığımız alış verişlerle ziyaret ettiğimiz toplam 25 kadar olan yetim ve fakir aileden, münavebeli olarak her hafta 5 tanesine gidiyoruz.

Pazarcılarda sattıkları ürünlerden "bizimde katkımız olsun" diyerek para almadan ekledikleriyle; sebzesi, meyvesi, salatalık malzemesi, süt, yoğurt, yumurtadan oluşan erzaklarla ziyaretlerimizi gerçekleştiriyoruz. Öğrenci kızlara; "Sizler Allah'ın hamallarısınız. Taşıma ücretini O'ndan 1/700 alacaksınız" diye takılıyorum.

Geçen yine hanımların ısrarı karşısında, arkadaşlar alış veriş yaparken ben onların yanına geçtim. Ters çevirdikleri bir sebze kasasının üzerine ilişmek zorunda kaldım. 6 tane pazarcı hanımın o günkü öğle yemekleri yoğurt, turşu, kendi yaptıkları pekmez, patates haşlaması ve baldan oluşmuştu. Yöreye özgü, hamuruna haşlanmış patates koydukları, ekşi hamurdan mayaladıkları kepekli undan odun ateşinde pişirilmiş ekmekle karınlarını doyuruyorlardı.

Müşteri geldiğinde içlerinden birisi kalkıyor hepsinin tezgâhına bakıyor, kimin ürünü satılmışsa getirip parayı ona veriyordu.

Ekmekten bir parça kopardım, üzerine ceviz kadar petekli baldan koyup ağzıma götürdüm. Onu çiğnerken elimde kalan lokmaya bir parça bal daha koydum tam ağzıma götürecekken bileğime bir el yapıştı. Şaşkın pazarcı kadına bakakaldım.

—Hayırdır, istihkakım bir lokmamıydı? Diye gülümsedim.

—Yok, başka şeylerden ye ama daha fazla bal yeme dedi. Şaşkınlığımın büsbütün arttığını görünce anlatmaya başladı.

—Dikkat et. Yediğin "Deli Bal".Biz onu ilaç niyetine yeriz. Hele senin gibi daha önce yememiş, alışkın olmayanlar için daha tehlikelidir. En çok kibrit kutusu büyüklüğünde yenir. Fazlası zararlıdır. Allah korusun tansiyonu sıfırlar.

—Peki, ne tür rahatsızlıklara iyi gelir?

—Solunum, sindirim, mide rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılır. Yüksek tansiyonu olanlarda günde ceviz büyüklüğünde yerler, tansiyonlarını dengelemek için. Kalp ilacı kullananlar ilaçlarının içindede aynı balın içindeki maddeden olduğundan yemezler.

Ve başladı yöredeki ballar hakkında bilgi vermeye.Bizim burada arılar; ….Yaylasında ıhlamur balı, …Yaylasında Kestane balı, ..Çam balı, bizim yaylada da ağulu çiçek çok olduğundan bu "Deli Bal"ı yapar.Bazen "Deli Bal",bazen de "Acı Bal" deriz.

—Eh, böylece bin bir şifada olsa balında "delisinin" olup insanı dellendireceğini öğrenmiş olduk diyorum.

—Bak sana ne anlatacağım bu deli bala ilişkin. Geçen sene başımıza ne geldi. Bizim insan sanayide çalışıyor. Atımız arabamız yok. İnsan (eşinden bahisle) motosikleti var işe onunla gidip gelir.

—İnsan kim?

—Bizim efendi.

—Neden insan diye bahsediyorsunuz gıyabında?

—Öyle ulu orta, herkesin içinde utanırım, ismiyle anlatamam.

—Enteresan! Neyse hakkınızı helal edin kestim sözünüzü.

—Evet, sabah kahvaltıda bu Deli Bal'dan yemiş. Biraz fazla kaçırmış herhal. Motosiklette soğuk göğsüne gelmesin diye bizim kıza demiş ki "Şu montumu tut sırta gelen yeri önüme gelsin, ters giyeyim. Sende arkadan düğmelerini ilikle. Bilirsin bizim yaylayla sanayinin arası biraz var. Bir müddet gittikten sonra, gözlerinin önü bulanmaya, dili uyuşmaya başlamış. Şehre girerken motorun hâkimiyetini kaybetmiş, boylu boyunca yere savrulmuş. Etraftan millet koşup gelmiş. Bakmışlar montu ters giymiş, dili dolanan, gözleri kayık bir adam. Başlanmışlar söylenmeye;

—Bırakın gebersin. Sabahın köründe bu kadar zıkkımlanacak ne vardı? Utanmaz Herif.

Bizimki söylenenleri duyuyor ama bir türlü dili dönüpte derdini anlatamıyormuş. Zar zor elini kaldırıp işaretle yemek yer gibi yapıp, ağzında büyümüşçesine dilini çevirip bal yedim demek istemiş. Kimse ne dediğini anlamamış. Toplananlardan birisi kendine gelsin diye yanağına okkalıca bir tokat akşetmiş. Bir başkası

—Ya, arkadaşlar, içtiyse de günahı kendisine. Birimiz alıp şu SSK'ya götürelim demiş. Onlar aralarında tartışırken bizimki son bir çabayla yüzükoyun dönüp yüzünü, alnını yere sürtmeye gayret etmiş. Neyse alıp hastaneye götürmüşler.

Bu arada insan ( eşi) biraz kendine gelmiş. Doktora "bal,bal" diyebilmiş.Doktor hemen anlamış."Deli Bal'mı yedin?" Canhıraş "Hıııı !" Panzehir olan ilacı seruma katıp vermeye başlamışlar. Ya işte dikkat edilmezse öldürürmü bilmem ama çoğunun zararlı olduğunu, perişan ettiğini biliyorum.

—Peki, yüzünü yere sürmüş dediniz. Sözünüzü kesmedim ancak merak ettim. Neden?

—Toprak zehiri alır. Deli Bal yiyip zehirlenenler, boylu boyunca yere yatıp, hemen yüzlerini, alınlarını, ellerini toprağa sürterler.

Bu olay aklıma geldikçe gülüyorum. Ama bana bir başka mevzuyu çağrıştırdı.

Etrafımızdaki Müslümanlara hakkı tavsiye ediyoruz düşüncesiyle dozajını ayarlayamadığımız paylamalarımız bazen acaba "Deli Bal"amı dönüşüyor diyorum. Sıhhatli bedende "akıllı balın" besleyiciliği, katkısı tartışılmaz.

Eğer imanı soluma, sindirme yollarında hastalık meydana gelmişse tedavisi şart.

Tıpkı "Deli Bal"ın bir lokmasının şifa kattığı gibi. Bir ölçüsü nefsimizin, dostlarımızın, kardeşlerimizin tedavisi için menfaatimiz/menfaatleri icabı verilmelidir. Ölçüyü kaçırırda tasla boca edersek sonuç ortada. En hafifinden zehirlenmesine, kaza yapmasına, hastanelik olmasına/olmamıza yol açarız. Allah muhafaza tamamen kaybedilmesine de sebep olabiliriz.

Bal verirken bile ölçüyü kaçırmamak, dozajı iyi ayarlamak lazım.

Yoksa balla beraber bir kamyonda toprakla dolaşmamız icap edebilir…

Gönderen:
Anonim

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu