Kendine has keskin-aromatik kokusu ile salatalarda, çorbalarda, soslarda, balık ve et yemeklerinde severek kullandığımız bir sebzedir dereotu. Böreklerimizin de vazgeçilmezidir aynı zamanda.

Dereotu

Eski çağlardan beri özellikle turşularda koruyucu ve bozulmayı önleyici etkileri nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır. Kuru tohumları turşu, pasta, ekmek, çorba yapımında değerlendirilmektedir.

3000 yıllık eski Mısır mezarlarındaki bulgulardan, o dönemlerde güzel kokulu dereotunun sindirime yardımcı ve bağırsak gazı giderici olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Eski Yunan hekimlerinden Dioscorides in 1. yy da dereotunun kullanımını sıklıkla tavsiye etmesinden dolayı bu bitki yüzyıllar boyunca "Dioscorides otu" olarak anılmıştır. Romalılar ise dereotu tohumlarını sindirimi kolaylaştırmak için çiğnemekteydiler. Aynı zamanda yemek odalarına dereotlarından çelenkler yaparak asmakta ve nefes problemlerine karşı korunacaklarına inanmaktaydılar. Dereotu 1000 yıldan beri Çin de yapılan doğal ilaçlarda, sindirim sistemi rahatsızlıklarına karşı kullanılmaktadır. Özellikle çocuklarda, anason gibi sindirimi kolaylaştırıcı diğer bitkilere nazaran daha hafif olması nedeniyle tavsiye edilmiştir. Vikingler de dereotunun bu özelliğinin farkında idiler. Ingilizcedeki "dill" olarak geçen dereotunun isminin, eski Norse dilindeki "dilla" kelimesinden geldiği bildirilmektedir.

Dilla kelimesi uyutucu, yatıştırıcı gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Uyku düzensizliklerini gidermede dereotu tavsiye edilmiştir. 17. yy Ingiliz bitkibilimcilerden Nicholas Culpeper, dereotunu hıçkırığa karşı tavsiye etmiş ve aynı zamanda bu otu çiğnemenin beyni genişlettiğini iddia etmiştir.

Dereotunun gaz söktürücü, yatıştırıcı ve hazmettirici özelliklerinden dolayı geleneksel halk ilaçlarında yararlanılmaktadır. Mide krampları ve spazmlarında etkili olduğu konusunda kanaatler bulunmaktadır. Dereotunun tohumları kusma, hıçkırık ve karın şişmesi gibi rahatsızlıklara da iyi gelmektedir. Dereotunun tohumu, bal ile şerbet yapılarak içilirse kusmayı kolaylaştırmaktadır. Nefesinizi açmak ve kötü kokulardan arınmak için yarım ya da bir çay kaşığı dereotu tohumunu çiğnemeniz yeterlidir. Tohumlarından yapılan çay, bağırsak yanmaları, karın ağrıları ve idrar yapamama gibi durumlarda fayda sağlamaktadır. Dereotu çayı yapmak için, ezilmiş 2 çay kaşığı dereotu tohumunu, kaynamakta olan suya atarak 2-3 dakika kaynatmanız yeterlidir. On dakika kadar çayınızın demlenmesini bekleyin. Her yudumunda nefesinizin açıldığı bir içim keyfi hissedeceksiniz. Çayınızı günde 3 kez güvenle tüketebilirsiniz. Çocuklara, gaz ve sancı durumlarında, seyreltilmiş çaydan daha az miktarlarda verebilirsiniz. Salatalarda sıklıkla kullanılan taze yapraklar iştah açıcıdır. Aynı zamanda sindirime yardımcı ve idrar söktürücüdür. Damarları açma, kan dolaşımını kolaylaştırma ve düzenli tüketilmesi durumunda, emzikli kadınların sütünü arttırma gibi özellikleri ile de halk reçetelerine girmiştir. Çürüme, ezilme, sancı, öksürük, uykusuzluk, sarılık, iskorbüt, ağrılı yerler, karaciğer, safra ve bağırsak problemleri, böcek sokmaları gibi rahatsızlıklarda kullanıldığı konusunda bilgiler bulunmaktadır. Vietnam savaşı sırasında askerlerde görülen mide problemleri, dereotu ile giderilmeye çalışılmıştır. Boşaltım sisteminde enfeksiyonlara neden olan Escherichia coli bakterisine karşı savaşma özelliği de vardır. Bu amaçla banyo suyunuza, tülbende sarılmış 1 çay kaşığı silme dereotu tohumu yağını atmalısınız. Dereotu tohumlarının, sindirim sisteminde ishale neden olan birçok bakteriye karşı vücudu koruma özelliği vardır. Yapraklardan lapası yapılarak uygulanması durumunda rahimdeki enfeksiyonları temizler. Hayvanlar üzerinde yapılan denemelerde, damarlarda genişlemeyi arttırdığı ve buna bağlı olarak da kan basıncını düşürdüğü, solunumu teşvik ettiği ve kalp atış hızını azalttığı belirlenmiştir. Yine fareler üzerinde yapılan denemelerde, dereotu yapraklarından çıkarılan coumarin in 14 günlük kürü ile farelerin kan serumunda trigliserit seviyesinde %50, toplam kolesterol seviyesinde ise %20 azalma belirlenmiştir.

Dünya üzerinde bilinen iki tip dereotu bulunmaktadır. Bunlardan birisi ülkemizde de bulunan tip olup, Avrupa ve Amerikan dereotu (Anethum graveolens L.) olarak adlandırılır. Diğer bir tip (Anethum sowa L.) ise Hindistan ve Japon dereotu olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde dereotu Japonya dan Hindistan a, Pakistan dan Filistin e, Türkiye den Almanya ya, Hollanda dan Amerika ya kadar geniş bir coğrafyada üretilmektedir. Avrupa tipi dereotu, klasik dereotu olarak bilinmekte ve ılıman iklim kuşağında geniş alanlarda üretilmektedir. Fakat bu tip içersinde de koku ve gelişme özellikleri bakımından farklılık gösteren birçok çeşit dereotu bulunmaktadır. Serin iklim bitkisidir, fakat güneşli havaları sevmektedir. Sıcaklıkların artması ile hemen çiçek yapma eğilimine girmektedir. Çiçek sapı oluşmadan önce, yapraklar taze iken hasat edilmelidir. Yetiştirilmesi için çok özel bir toprak isteği olmamakla birlikte, pH ı 5.5-6.5 olan topraklarda iyi gelişme gösterir. Tohum ekim derinliği 3-4 mm olup ekim mesafelerinin artması, hasat süresinin artmasını sağlar. Tohumların çimlenmesi 7-14 gün arasında olmaktadır. Bu dönemde toprak neminin devamlılığı çok önemlidir. Ülkemizde yetiştirilen dereotu, 60 cm yüksekliğe kadar büyüyebilmektedir. Çiçekleri sarı renkte ve şemsiye şeklindedir. Bir yıllık otsu bitki olup gövdeleri tüysüzdür. Yapraklar çok parçalıdır. Bitkinin kendine has kokusu bütün kısımlarında hissedilebilir. Herhangi bir toksik etkisi bilinmemekle birlikte çok hassas ciltlerde rahatsızlıklara neden olabilir. Böyle bir durumda kullanımına son verilmelidir. Dereotu taze ağırlık olarak % 0.8-1.6 temel yağ asitleri bakımından zengindir. Antioksidant özelliği de bulunmaktadır. Norveç te, kurutulmuş olarak ticareti yapılan bitkilerin, antioksidan içerikleri bakımından yapılan bir çalışmada dereotunun, 15.9 mmol/100 g ile 15. sırada geldiği belirlenmiştir.

Salatalarda, böreklerde o kendine has kokusu ve aroması ile hissettiğimiz, hele enginar yemeklerinde ve bakla ile birlikte çok güzel bir birliktelik gösteren, sindirim problemleri başta olmak üzere birçok olumlu etkileri bulunan dereotunu sofralarımızdan eksik etmeyelim. Tohumlarından yapacağımız dereotu çayını da mutlaka deneyelim ve her nefeste enfes bir rahatlama sağlayalım.

*Dr., adnan@mail.ege.edu.tr

Kaynaklar
1. Sinan, O., 1998, Ankara, Çubuk (Esenboğa) Yöresinde Halk Arasında Kullanılan Şifalı Bitkiler. Bitirme Çalışması. Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi, Biyoloji Eğitimi Ana Bilim Dalı. Balıkesir.
2. Dragland, S., Senoo, H., Wake, K., Holte, K., and Blomhoff, R., 2003. Several Culinary and Medicinal Herbs Are Important Sources of Dietary Antioxidants, J. Nutr. 133: 1286-1290.
3. Castleman, M., 2001. The New Healing Herbs. Rodela Inc. USA.
4 Yazdanparast R, Alavi M., 2001. Antihyperlipidaemic and antihypercholesterolaemic effects of Anethum graveolens leaves after the removal of furocoumarins. Cytobios. 105(410):185-191.

* Ekoloji Magazin

Önceki
Önceki Konu:
Çilek
Sonraki
Sonraki Konu:
Misk Adaçayı

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu